Öncelikle anlatacağım bu hikayeme hiçbir surette inanamayacaksınız çünkü tamamen gerçekdışı unsurlar içermekte, her ne kadar bunları bir fantezi olarak yazdığımı düşünüp inanmasanız da ben sizlerin arasında dolaşıyor, sikmeye kıyamayacağınız güzellikteki hatunları efsaneleşmiş yarağımla parçalaya parçalaya sikiyorum.
Genel olarak kendimden bahsetmek gerekirse 1.89 boyunda, yaklaşık 8 sene aktif olarak güreş yapmış yurt içinde madalyalar kazanmış aslında tanınmış bir isimim, güreşi bırakalı 2 sene oluyor ve şu anda 3 adet halı saha işletiyor, geçimimi sağlıyorum.
Bundan seneler önce henüz çok ufak yaşlardayken bir sabah uyandığımda her şeyin çok farklı olduğunu hissettim, sanki o günden öncesi hayatımda yaşanmamış gibiydi ve o günden bu yana hayatımda sayısız gariplik yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum. Size bugün anlatacağım olay bu garipliklerden sadece bir tanesi;
Eski sevgilim gerçekten çok tatlı bir hatundu, kocaman bir götü vardı ve sandalyeye oturduğunda kalçaları dışarı taşıyor, yürürken ise adeta yaylanıyordu, işte o haliyle beni her saniye kudurtuyordu, hep bir koşu bandımızın olmasını o koşu bandına çıkıp buğday sarısı koca kalçalarını sallaya sallaya yürürken arkasına geçip yarağımı götüne sokmayı ve onun kıvırta kıvırta yürümesini istemişimdir ama o zamanlar koşu bandı almak nasip olmamıştı, bir gün bu çıtır hatunumu annesiyle kaldığı evinde ziyaret etmiştim ve gelişimi kutlamak için o gece kayın biraderin evinde akşam yemeğine davetliydik, hatunum işten gelsin diye beklerken kayınvalidem ile hoş beş muhabbet ediyor, şakalaşıyorduk, kayınvalidem 60 yaşlarında çok sempatik bir kadındı ve beni çok severdi, ne zaman yanına gitsem kucaklar, müthiş bir sevgiyle beni misafir ederdi, işte bu muhabbet esnasında kayın biraderin karısı telefon açtı, Yeliz bu ailedeki tek sorunlu insandı, tam anlamıyla kendisi için şirretti demek uygun olur, herkes onla tartışmamak, ailenin huzurunu bozmamak için gönlünü hoş tutmaya çalışır ve ona olabildiğince nazik yaklaşırdı, o telefonda bir gariplik olduğundu hemen sezmiştim, kayınvalidemin surat atmıştı ve “vereyim kendisine söle istersen daha yeni geldi çocukcağız eve” diyebildi, telefonu elime tutuşturdu, yüzüm buruşmuştu ve kayınvalidem ile kısa bi tebessümleşme içine girdik, Yeliz hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordu, anlayabildiğim akşam yemeği için evde koşturup durduğu ve acil alınması gereken bazı malzemelerin olduğuydu, “tabi ki Yeliz abla, lafı mı olur, sen neler lazım söyle ben hemen getireyim” diyebildim ancak, telefonu kapattıktan sonra kaynanam “uuuf oğlum napacan gönlünü hoş tut şu kızın” dedi, bende olsun elimden geleni yaparım diyerek hazırlanıp marketin yolunu tuttum, malzemeleri aldıktan sonra kasiyer karının bana bakışları hiç hoşuma gitmemişti çünkü yeni bir iş çıktığını anlamıştım fakat hiç sırası değildi, iyi günler muhabbetlerine bile girmeden poşetlerimi doldurup hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalışırken arkamdan beyefendi diyen tatlı sesini duydum, uzaklaşmakta biraz geç kaldığımı anlayan jeton sesi gelirken arkamı dönmek zorunda kaldım ve soru işareti şeklindeki mimiklerimi alımlı orta yaş kasiyerim üzerinde yoğunlaştırdım. “Fişinizi unuttunuz” derken gözlerim oturduğu ufak dönen o sandalyeden taşan kalçalarına sabitleşti bir anda, siyah pantolonu içinde ne var acaba sorusunu kafamdan atmaya çalışarak yanına gittim ve nazik bir gülümseme ile reverans yaparak fişimi pamuk yumuşaklığında ki ellerinden hiç de acele etmeyerek aldım, marketten dışarı çıkarken fişe bi göz attım arkasında mavi tükenmez kalem ile yazılmış bir şeyler olduğunu karaltısından fark edip hemen çevirdim, tahmin ettiğim gibi telefon numarası vardı ve not olarak da “sik beni” yazıyordu, “bu kadar da açık sözlü olunmaz ki canım” diyerek keyfim yerinde bir gülümseme takındım, bir sonra ki hedefim belliydi bu karıya haddini bildirecektim, hem de bağırta bağırta….
Ellerimde poşet kayın biraderin evinin kapısına dayandım, Yeliz kapıyı açmakta hiç de gecikmedi, anlaşılan pek de yorulmuş evde koşturur bir durumda değildi, Yeliz bana fiziksel olarak hep uzak durmuş, görüşmelerimizde elimi bile sıkmayan bir tipti, o kadar antipatik, o kadar sevimsiz, bir o kadarda çirkin bir karıydı, yaklaşık 1.50 boyunda, saçları kısa ve bakımsız bir hatundu, benim gözümde bir ucubeden farksızdı ve bu uzaklığın çok da beni rahatsız ettiğini asla düşünmedim, bizim kayınçonun bu karıyı ne diye aldığını, üstüne bir de çocuk yaptığını ömrüm boyunca anlamamıştım ama işte o gün işler değişti, “mutfak kapısının arkasına bırak poşetleri” iiiiiiiiy gerçekten çok tuhaf karı bu Yeliz ama neden kapı arkası, neden kapının önüne değil diye düşünürken bir yandan da mutfağa yanına girip kapıyı araladım poşetleri dediği şekilde koyabilmek için, arkamda olduğunu biliyordum ama bu kadar yakın olduğunu tahmin edemeyecek şekilde dönerken yüz yüze geldik Yeliz ile, gözlerimin içine korku filmlerindeki kadar soğuk, mat bir şekilde bakarken bütün tüylerim diken diken oldu bir anda, kısa boylu olmasına rağmen tıknaz ve kuvvetli bir kadındı, olanca hızıyla vücudunu üzerime fırlatarak beni duvara sendeletti, bu kadarıyla da kalmayıp beni duvara yapıştırmak ve vucudunu vucuduma yapıştırmak için ağırlığını üzerime verdi, olan biten beni beynimden vurmuştu hayatımda böyle saçma hareketler görmemiştim ve o anda tek yapmam gerekenin çekilmek olduğunu bile düşünecek durumda değildim, kollarıyla belimden sarılarak beni duvara yaslamış başını vücuduma sıkı sıkı deydiriyordu, bu baş yaslama olayını daha öncede çok kez yaşamıştım, genelde hatunlar bir derdi olduklarında ve sığınmak istedikleri, teselli edilmek istedikleri zamanlarda hep bunu yapmışlardı, yine aynı durum mu söz konusu diye düşünürken bellimde bulunan ellerini yavaşça yanlara gıdıklanma yerlerime hafif hafif kaydırıyordu, yine tepki verememiş her şeyi oluruna bırakmıştım, Yeliz’e karşı olan çekincemden adeta faydalanıyordu orospu çünkü nazik elleri göğsüme kadar gelmiş, t-shirt’ümün üstünden göğüs uçlarımı aramaya başlamıştı bile, parmakları göğüs uçlarımda araştırmalarını sürdürürken işini istemesem de kolaylaştırmışım, maalesef göğüs uçlarım sertleşmiş parmaklarına keyifli anlar yaşatıyordu, işte o zaman anladım ki bana hiç çekici gelmeyen bir kadın tarafından dahi olsa göğüs uçlarımla ilgilenilmesi az da olsa zevk veriyordu. Bu kadar sürmesi bile benim için tahammül edilemezdi, gerçek niyetini anlar anlamaz bileklerinden tuttum ve üzerimden silkeledim bu ucube karıyı, lanet mutfaktan çıktığım gibi kapıya doğru sinirli bir şekilde gidip ayakkabılarımı giymeye başladım, mutfak kapısında durmuş bana bakıyordu Yeliz, aramızda yaklaşık 3 metre mesafe ya vardı ya yoktu, hırladığını duyar gibi oldum, “o da ne iğrenç ses” diye kafamı yerden kaldırıp baktığımda bana bu ucube daha da garip görünmeye başlamıştı, başını sağa sola çevirip boynunu kütleten kırolar gibi kafayı sağa sola çevirmeye başladı, gözlerini üzerimden zerre kadar ayırmıyordu, üst dişlerinin alt dudaklarını hizasına kadar indiğini görünce içimden “sıçtık” dedim, siyah yağlı saçları omuzlarına tel tel dökülüyor, altın sarısı parlak ve kalın yepyeni saçları kafasından boynuna doğru uzuyordu, karşımda kükreyip silkelenerek değişim gösteren neydiği belirsiz bir ucube vardı artık, “kısa boylu mu” yo artık bu karı benden bile daha uzundu, kocaman ön kolları ve pençesiyle daha da korkutucu bir görüntüye sahip olmaya başlamıştı bile, tahmin bile edemiyorum ama yaklaşık 15 saniyede bambaşka bir beden vardı karşımda ve ne yazık ki artık insan değildi, içimden “tanrım ben o eski Yeliz ucubesini geri istiyorum” dediğimi hatırlıyorum, vucudu daha da kalınlaşmış, üzerindeki elbiseleri yırtarak büyüyen bedeninden uzun sarı kıllar fırlamıştı, “dişi bir aslanımız var artık ve büyük bir beladayız” çünkü gerçekten çok sinirli bu, ayakları üzerinde bir insan gibi duruyor kocaman ağzındaki keskin dişlerini gösterecek şekilde kükrüyor ve ellerinden fırlayan keskin pençelerini gösteriş edasıyla havaya kaldırıyordu, Amerikalılar açıkçası bu duruma “fuck” der bizler ise “hassiktir” deriz, doğal olarak bende duyulacak şekilde aynı tepkiyi vermiş bulundum. Sizler tahmin edemeseniz de aslında neyle karşı karşıya olduğumu çok iyi biliyordum, korkmam gerekir değil mi, işte şimdi yanıldınız aslında korkmuyordum da, verdiğim tepki sadece şaşkınlıktan ibaretti ve kısa sürede bu şaşkınlığı üzerimden atmam gerektiğini biliyordum, tahminim tek bir hamle yapacağıydı ve öle de olacak derken keskin ve hiddetli bir ses tonuyla “orda dur bakalım” diyerek sağ elimi önüne bir set gerer gibi dimdik uzattım, şimdi şaşırma sırasının onda olduğunu görebiliyordum, “bu vakitten sonra yapabileceğin pek az şey kaldı” dedi inleyerek ama “yanılıyorsun, herkes burada olduğumu biliyor bunu asla açıklayamazsın” dedim, gülen bir aslan yüzü ne kadar sempatik olabilirse o kadar sempatik ve aşağılayıcı bir gülümseme fırlattı, ses tonuma bir misli daha sinir, hiddet katarak “eğer bir adım daha yaklaşırsan durum sandığının aksine senin için korku ve dehşet ile sonuçlanır” diyerek haykırdım, kararlığım onda bir şüphe uyandırabilmişti. Fark edemediğim bir şeyler mi var diye araştırmacı bir gözle bana bakar oldu o anda, “vücudunu hiç ummadığın bir şekilde işte bu ellerle parçalarım” diyerek ellerimi ona doğru gösteriş olsun diye uzattım, “hiç beklemediğin bir sonuçla karşılarsın sana yemin ediyorum” dedim ses tonumu artık ikna edici bir ses tonuna dönüştürerek, “ben seni böle bilmezdim ama unutma ki tek değilsin” diyerek son sözümü söylemiş oldum, acı veren bir tıslama yada hırlama ile gözlerini nihayetinde benden çekti, mutfak kapısının yanında ki yeşil duvara kocaman pençelerini koyup başını da kollarının arasına aldı ve geldiği gibi eski ucube haline geri döndü, nihayetinde Yeliz yine Yeliz’di fakat yere düşmüş, bitkin ve umutsuzdu, “artık bu halimle yaşamaya tahammülüm kalmadı” diyerek gıcık ses tonuyla yerde hüngür hüngür ağlıyordu, yanına gitmek zorunda hissettim kendimi, artık aciz bir kadındı ve her şeyden önemlisi çok farklıydı, dizlerimin üzerine çökerek başını kollarımın arasına alıp kaldırdım ve kucağıma koydum, belkide yanlış yapmıştım çünkü çok berbat bi görüntüye sahne olacak fotoğraf karesinde bir pozisyondaydık, ağzı yarağıma nerdeyse 2 santim uzaktaydı ve göğüs uçlarımın sertleşmesinden kalan kötü tecrübem bana yarağımın az sonra yanlışlıkla sertleşebileceği korkusunu hatırlattı, ayağa kalkmaya gayret ettim ve onu da peşimden kaldırdım, neyse ki bir kazaya kurban gitmeden ayaktaydık artık, ona “Yeliz bu senin kaderin, bu şekilde yaşamayı öğrenmelisin” dedim, belli ki bu şekilde yaşamayı denemiş fakat başaramamış, yolun son haddine gelmiş olduğuna inanıyordu ki, “bu şekilde yaşamak ölmek demek” diyiverdi, onunla koltuklu odaya geçip uzun uzun konuşmaya başladık, bana her şeyi anlattı, 6 yaşındayken kendisinden 5 yaş büyük ablasına nasıl tecavüz edildiğini, o günden bu güne ablasını bir daha göremediğini, kendisini bu olaydan dolayı ne kadar aciz hissettiğini, belgeseller de izlediği aslanların gücüne hayran olduğunu, her gece ışıkları söndürüp yatağa yattığında kendisini bir aslan olarak hayal ettiğini ve bir gün banyoda ayağı kayıp düşünce kolunu kırdığını ama o anda nasıl bir aslana dönüşüverdiğini ve daha havluya bile sarılmadan kırık kolunun iyileştiğini detaylarıyla anlattı, kendisine bunun vaat edilmiş bir yetenek olduğunu anlatmaya çalışsam da ağzından baklayı kaçırdı ve hayatı boyunca orgazm olamadığını öğrendim, mesele şu ki bu kadıncağız insan formunda orgazma ulaşamıyor ve aslan formunda kendi kendini tatmin etmek zorunda kalıyordu, yaşadığımız o olaydan sonra bana “artık kocamın beyzball sopası ile kendimi tamin etmek istemiyorum” diye haykırdı, haklıydı kadıncağız, insan formunda yediği yaraklar kendini gıdıklamaktan başka bir işe yaramıyordu, ona bu durumu Selim abiye (kayınço işte) anlatmasını, kendisini aslan formundayken de seveceğini ve çatır çatır sikeceğini söylesem de bir işe yaramadı, haksız da değildi, geçinemiyorlar çocuk olmasa arada bir an evvel boşanmayı bile düşünüyorlardı, böyle bir durumda gerçekleri anlatmak boşanmalarından başka bir şeye sebep olmazdı belki de, bu riski almaya deymeyeceğine kesin kararını vermişti bile Yeliz, “akşam yine gelecem nasıl olsa fırsat buldukça bu konuyu daha sonra yine konuşuruz, kayınvalide de evde meraklanmaya başlamıştır, ben gitsem iyi olur” diyerek geldiğim gibi ayrıldım, kafamda yüzlerce soru bırakmıştı aslına bakarsanız bu yaşadıklarım dönüş yolunda ilerlerken, en fecisiyse bir gün bu aç kadının tüm ailesini katledeceği endişesiydi, tabi ki bu katliama benim kalçalarına aşık olduğum biricik sevgilim de dahil olabilirdi, “bir çözüm yolu bulmam lazım ama nasıl” diyerek nerdeyse kafayı sıyırmak üzereyken eve geldim, üzerimde ki endişeleri belli etmemek için kendime saçma bir temel fıkrası anlattım, eve geldiğimde biricik sevgilim sandalyeye oturmuş bir şeyler atıştırıyordu, “o koca götü bunları yiyerek mi büyütüyorsun aşkım” demek geldi içimden ama kaynanaya ayıp olmasın diye gülümseme olarak kaldı bu düşünce bende, bizimkiler de bu yaşanan olaylar sırasında evde kadın kadına geyik yapmış iyiden iyiye muhabbeti koyulaştırmışlar, benim nerde kaldığımı bile fark etmemişlerdi.
Vakit Selim ağabeylere gitmeye yaklaşırken ben de ki huzursuzluk iyice artmıştı, bu yaşadığım olaylara dair kafamda tilkiler dönüp duruyor hiçbir çözüm yolu bulamıyordum, üçümüz birlikte Selim ağabeylere gittiğimizde evde her zamankinden farklı sıcak bir hava vardı, Selim abi “rakı içermiyiz” diye sordu, “sen içersen ben de içerim valla iki duble” dedim, herkes eğleniyor, muhabbete doyum olmuyordu, konuşmalara zoraki katılmayı denesem de aklımda başka şeyler vardı, Yeliz ablanın tavırları bana karşı artık çok değişmişti adeta U dönmüştü, sıcak ve cana yakın hareketler sergiliyor fırsat buldukça gözlerimin içine bakarak yaşadığımız o olayları hatırlatıyordu, ona karşı artık bir ucube gözüyle bakmıyor resmen karıya acıyordum, çocukluğundan bu yana yaşadığı bu olayları kendi içinde bir sır gibi saklamış, her gün acı çekmişti kadıncağız. Gece ilerledikçe üzerime bir yorgunluk düştü, sohbet sesleri kulağıma gelirken uyku moduna geçmiştim bile, ben biraz uzanim şu köşede diyerek yan odaya geçtim, Yeliz abla da arkamdan yardımcı olmak için geldiğini söylemek için “dur ben sana bir battaniye verim üşürsün uyuya kalırsan” diyerek peşim sıra koşturdu, çekyata uzandığımda gözlerimin içine bakarak şevkat ile battaniyeyi üzerime örttü, gözlerimi bir an için kapattım ona bakmamak niyetiyle, o sıra da alnıma bir öpücük kondurdu ama buna en ufak bir tepki bile vermedim, odadan ayrıldığında tekrar gözlerimi açtım ve düşüncelere daldım, kayınço ile benim hatun salonda koyu bir sohbet içinde bir şeylere konuşuyorlardı, akılsızların dünyadan haberi yoktu olamazdı da zaten, kayınvalide mutfakta bulaşık yıkıyor ortalığı topluyordu, Yeliz abla ise bir müddet sonra banyoya girip bi duş alacağından bahsetti evdekilere, en azından bana öyle geldi fakat yan tarafımdaki banyodan gelen su seslerini duyunca doğru anladığıma kanaat getirdim, içimden bir ses bu kadıncağızın banyoda dönüşüm geçirip kendi kendini tatmin ettiğini bana söylüyordu, bi kaç dakika sonra uyuya kalmış olmalıyım ki o sırada 5 dakikalık bir şeyler eksik hafızamda, ama bu uyku gerçekten çok kısa sürmüştü çünkü büyük bir gürültü ile uyandım, çekyattan kalkmak için kolumu topladığımda kocaman gardropun üzerime doğru düştüğünü ancak görebilecek vaktim olmuştu, ufff lanet dolap başıma çok feci çarpmış olacak ki bayıldım, sonradan anladığım şuydu ki şiddetli bi deprem bizi feci şekilde sallamış evdekileri büyük bir paniğe sürüklemişti, tekrardan gözlerimi açtığımda o koca yaratık yanı başımda dikilmiş tepemdeki dev gibi gardropu kaldırmaya çalışıyordu bana zarar gelmesinden korkarak ve nazikçe, ona telaşla “ne oldu” diye sorduğumda o anda tahmin ettiğim aklımdaki ilk cevabı bana verdi. “Çok şiddetli bir deprem oldu, ben banyodaydım, dışarı çıktığımda herkes evden gitmişti” dedi, dediklerinde sonuna kadar haklıydı çünkü dış kapının açık olduğunu ve merdivenlerden bağıran çağıran paniğe kapılmış insanların, kadınların, çoluk çocuğun haykırışlarını duyabiliyordum, dolabın ağırlığını güçlü kaslarıyla üzerimden alırken yeni bir deprem dalgası gelmiş bu iri cüsseli aslanın dengesini bozmuştu, dolap tekrardan üzerime düşecekti belli ki ama buna bir kez daha izin vermeyecektim, çekyatın üzerinde kıvrak bir şekilde yüzükoyun pozisyona geçip sırtımı dolaba doğrulttum ve işte o anda Yeliz ablayı şok eden gücümü ona haykırırcasına gösterdim, sırtımdan kocaman iki adet kızıl rengi şahin kanatlarımı dolaba doğru açtım, dolap büyük bir hızla duvara doğru çarparken önkollarımdaki pençeler ellerimin üstünden derimi delip dışarı doğru çıkıyordu, kadıncağız bir kaç adım gerilemiş gördüklerinin etkisi altında dumur olmuştu, değişimimi tamamladıktan sonra beni izlemeye doyamıyordu, büyüyen göğüs kaslarım ile t-shirt’üm tam ortadan yukardan aşağıya ikiye yırtılmış arasından bundan birkaç saat önce parmakladığı göğüs uçlarım görülebiliyordu, bu kadın tam bir göğüs hastasıydı anlaşılan, “çıkmamız lazım buradan” dedim ve der demez Yeliz güçlü ellerimden beni kavradığı gibi kapı eşiğine doğru beni çekti, evin ışıkları yanıp sönüyorken ikinci depremin etkisiyle yarım yamalak kapanan kapıya henüz varabilmiştik, peşi sıra koştururken kapıyı tam olarak açmak için yavaşladığını fark edemedim ve arkasından vücüdumla ona çarptım, düşmemesi için kollarımla belinden yakaladım ve kendime doğru çektim, o anda iki metre boyunda ki vahşi bir dişi kollarımın arasındaydı ve ben ona ister istemez arkadan dayamıştım, öylece kaldık, hiç hareket etmedi, ikimizde bulunduğumuz pozisyonun ne anlama geldiğini sanki idrak edememiş gibi öylece kalakaldık. Bir kaç saniye sonra sol elimi tutarak az önce banyoda cilaladığı amına doğru indirdi, aman tanrım resmen yanıyordu ve vıcık vıcık olmuştu, o anda saniyeler içerisinde bir karar vermek zorundaydım, bir insanın gözlerinin önünden hayat şeridinin akışı gibi bu kadıncağızın yaşadığı dramatik öykü canlanıverdi, her olasılığı tartıp biçiyordum, en son karar veremediğim nokta ise bu kadının Selim ağabeyin karısı olduğuydu, kimin umurunda ki karı şu anda Yeliz değildi, o vahşi dişi bir aslandı artık ve onu sikmem için tüm bedeni ile bana yalvarıyordu, en azından bu mutluluğu bunca sene sonra ona yaşatmak zorunda hissediyordum kendimi ve bunca senedir çatır çatır siktiğim hatunların hepsinden daha çok hak ediyordu bu zavallı dişi.
Kollarımla bu koca aslanı kaptığım gibi kündeye getirdim ve ardından kıvrak bir şekilde tekrardan çevirerek yüzü koyun pozisyona aldım, adeta bir hayvan gibi kokuyordu, azmış kalçalarını havaya doğru dikmiş, ön ayaklarını yere uzatmış başını da yere ön ayaklarının üstüne atmış beni çağırıyor kalçalarını sallıyordu, ayağa kalktım ve koca kalçalarının arasından nefis kokular gelen amcığının içine doğru bazukayı hizaladım, bazuka bileğim kalınlığında olmasına rağmen istediğim kadar uzun değildi açıkcası, yaklaşık 30 santim boyunda fakat enine oldukça kalındı, şahin olduğum kadar birazcık da at olsam fena olmazmış deyip dururum hep kendime, fakat o anda bunları düşünecek zamanım yoktu, bazukanın yumruk gibi adeta topuz şeklindeki başını bu güzel amcağıza dayadım, yavaş yavaş içeri doğru bastırırken yıllardır duyduğu gerçek yarak özlemiyle canını oldukça yakmasına rağmen kocaman götünü sikime doğru bastırıyordu, o yarağın o amcığa yavaş yavaş girişini, girdikçe kalın dış dudaklarının yavaş yavaş ayrılışını, ayrıldıkça amının içinde ki kıpkırmızı o görüntüyü asla unutamam, keşke videoya çekebilseydim ağır çekimde defalarca izler defalarca zevkten kafayı yerdim, tüm sertliğime rağmen sadece topuz gibi başını içeri soktum, müthiş bir zevkle belini büktü ama yumruğu beline indirir indirmez belini yine kırdı dişi aslanım, götüne bir şaplak atıp bazukayı yavaş yavaş dışarı çektim, yarağımın kafası amcığından ağır ağır çıkarken kıpkırmızı iç dudakları da beraberinde dışarı çekiyordu, çekerken yerlere damlayan amcığının suyu beni daha da tahrik etmiş vücudumdaki tüm kanı yarağıma pompalamıştı, yarağımın başının amından dışarı pörtleyerek çıkmasıyla sanki yıllarca biriktirdiği am suları foşurt diye amından halıya dökülmüştü, nerdeyse bir avuç kıvamlı süt beyazı am suyuna baktıkça delirdim, arkasından vücudunun yanına geçerek eğildim ve göt deliğinden aşağıya amına doğru dilimle sıvazlar şekilde indim, kocaman olmuş amının tamamını ağzımla tutup içerde kalan bütün am sularını ağzıma doldurdum, “lezzet mi” ben daha önce bu kadar güzel bir am suyu içtiğimi hatırlamıyorum, bambaşka bir tadı vardı Yelizin am sularının, ağzımın içinde kalanlarını dilimle dolayıp bir kez daha yutkundum ve tekrar arkasına geçtim, amının dış dudakları koca yarağı yiyince dışarı doğru açılmış karşımda duruyordu, kanla dolmuş şişmişti koca amı ve içerdeki iç dudakların büzülmüş kıvrılmış olduğunu görünce sonsuza dek onları yalamak istedim, klitorisi kocaman olmuştu, yaklaşık 4 cm lik klitorisi gül gibi açılan amının ortasında seyir halindeydi, tekrardan bazukayı amına hizaladığımda aşağıdan yukarıya biraz da olsa bastırarak klitorisini amının içine doğru sündürdüm, iyice gerilen klitorisi öyle bir zevk veriyordu ki, dişi aslanımın inleyişleri daha da vahşileşmişti, yarağımı tekrardan kopkoyu am suyuyla kıvamlanmış amcığına bastırırken bu sefer klitorisi de içeriye amının derinliklerine doğru girmişti, bu amının içine henüz ikinci yarağımı sokuşum olmasına rağmen dişi aslanım önkolları üzerinde başını havaya kaldırmış zevkten çıldırıyor orgazmın en tepesine doğru bir an evvel geliyordu, koca yarağımın başı klitorisi ile vıcık vıcık olmuş amından içeri girdikten sonra beklemeden topu topu 30 santimlik yarağımı zorla köküne kadar dipledim, Yeliz altımda resmen kudurmuş son hamlemle sapsarı saçlarını sağa sola dalgalandırarak sallıyor, ön ayaklarını havaya kaldırıp arka ayakları üzerinde şahlanıyor incecik belini tam istediğim gibi aşağıya bakacak şekilde kırıyordu, güzelim götü avuçlarımın arasında olduğu için bir yere kımıldayamıyordu lakin yıllardır beklediği orgazmın şiddetiyle o avcumun içindeki kocaman kalçaları işçilerin asvalt delmekte kullandıkları yerde zıplayıp duran ismini bir türlü öğrenemediğim şu makineler gibi zıplıyordu, ben böle titreyen kalçalar görmemiştim, kocaman ağzını açıp yanında ki çekyatı ısırıyor zevkten inim inim inliyordu, klitorisi ile birlikte küküne kadar içeri soktuğum yarağımın vermiş olduğu zevkle titreyen kalçalarını daha da yarağıma bastırıyor güçlü am kaslarını sıkıyor gevşetiyor adeta yarağımı içerde sıvazlıyordu, titreyen kalçalarıyla orgazma ulaştığını anladığım Yeliz’in ufacık daha önce yarak girmemiş göt deliğine parmağımı soktuğunda orgazmını daha da zevkli bir hale getirmiş olacam ki kafasını aşağı yukarı sallıyor “evet evet, devam et” diye inliyordu, tamamen başını kaldırıp arka ayakları üzerinde önümde ayağa kalktı, sol kolumla aşağıdan kalçasını sıkı bir şekilde kavrayıp parmaklarımla da sırılsıklam olmuş amında klitorisini aramaya başadım, hala içerdeydi ama parmaklarımla sıcacık ve yumuşacık klitorisini tutup dışarı çektim ve kaygan am sıvısıyla onu sıvazlamaya başladım, diğer elimle de yukardan göğüslerini tutmuş sımsıkı kendime doğru çekiyordum, güzelim kalçalarının arasından göt deliğine sürtüne sürtüne amından içeri giren yarağım sert ve keskin hamlelerle amcığının dibine kadar saplanıp saplanıp çıkıyordu, parmaklarımın arasındaki klitorisi daha da uzayıp şişerek inlemelerine hayvan gibi bağırmalarına neden oluyordu, yarağım sayesinde hayatı boyunca ilk kez yaşadığı ve öğrendiği bu yarak zevkini orada bırakmak ve ona ikinci bir şeyi öğretmek istedim, önünde çömelerek bacaklarını ayırdım ve o muhteşem klitorisi dilimle yalamaya başladım, pençelerini sırtıma hafif hafif geçiriyor ne kadar mutlu olduğunu anlatıyordu, kocaman olan klitorisini ağzımın içine alıp onu emmeye başladığımda bu vahşi kadın iyice kudurdu tekrardan titremeye başladı, yerler amından akan zevk suları ile ıslanmışken bu sefer de öncekinden daha da çok kasılan am kasları ile içerde ne kadar sıvısı varsa yüzüme püskürtü, ağzımı amına dayayıp akan sıvıları kana kana içtim, dilimle amının etrafına bulaşan sıvıları toplarken dil darbelerim ile titriyordu, bana “sonsuza kadar senin kölen olurum” diyerek kocaman ağzını açtı ve bir hamlede yarağımı ağzına aldı, Yeliz’in vahşi dişlerinden açıkçası çekiniyordum söz konusu muazzam yarağım olunca ama nedense ona karşı sonsuz bir güven oluştu artık ben de, ağzındaki yarağımla oynuyor dilini sivri dişleri arasından dışarı çıkartıp yarağımın en kalın yeri köküne doluyor ve sıvazlıyordu, “işte oral böyle çekilir” dedim kendi içimden ve onunda duyacağı şekilde “getir beni hemen” diyerek kafasından iki elimle tutup yarağımı boğazına dayadım, Yeliz yarağımı yalamıyor artık adeta somuruyordu, kanatlarımı havaya doğru kaldırıp hafif hafif salmaya başladım, müthiş bir zevkti ve vücudumda o an hissedebildiğim tek noktam Yeliz’in boğazında sımsıkı somurulan yarağımdan başka bir şey değildi, yerden yaklaşık bir karış havalanmış ellerimle Yeliz’in kafasını tutarak yarağımı ağzındaki vahşi dişlerin arasından boğazına doğru bastırırken son noktaya geldim ve kanatlarımı iç güdüsel olarak Yeliz’imin üzerine örttüm, tek kelimeyle “budur işte” dedirtecek bir orgazmdı.
Bu olaylar esnasında bile olan depremi unutmuş çar çapucak sikişmiştik lakin bir sorunumuz vardı, zevkin odağından çıkınca aşağıdaki bağrışları artık duyabiliyordum, depremden fena zarar görmüştü bulunduğumuz apartman, Yeliz’e bir an evvel tekrardan insan olması gerektiğini söyleyip ardından ben de geriye dönüşümümü tamamladıktan sonra evin dış kapısından dışarı çıktık, mahsur kalmış birkaç zavallı insanla karşılaştık, ağlıyor çöken merdivenden kurtulup nasıl aşağıya inebileceklerini düşünüyorlardı, geri dönüp tekrardan eve girdik, amacım onu da kucağıma alıp balkondan aşağıya atlamaktı, hızlı bi şekilde sırtımdaki kızıl kanatları çıkarttım ve kolundan tutarak sürükler şekilde peşimden çektim, gerçekten apartman kolonları çok hasar görmüş ve apartman gıcırdıyordu ve olan oldu bu esnada, apartman sola doğru yatmaya başlamıştı, ellerimle sımsıkı tuttuğum elleri bir an nasıl benden koptu ve arkamda kaldı bilmiyorum ama dönüp baktığımda tavandan kopup düşen betonlardan birinin tam üstüne düştüğünü gördüm, her şey bir anda gelişivermişti tıpkı sevişmemiz gibi, tek elini bana uzatmış söyleyebildiği tek şey “sen git” demek oldu, bir an baka kaldım ve ardından pencereden aşağıya fırlayıp kanatlarımı kocaman açarak tekrardan yükselmeye başladım, apartman büyük bir toz bulutu ile çökmüştü, her yer zifiri karanlıktı fakat birkaç araba ışığının önünde duran kayınvalidem, aşkım ve mutluluktan kucağında oğluyla sevinen Selim ağbiyi görünce aslında neler düşünmem gerektiğini hiç bilmiyordum, yinede sevgilimin depremde beni uyuyarak bırakıp kaçması, onun yerine Yeliz’in bana yardıma koşması kalbimde birkaç acı ve sızlama şeklinde kendini hissettiriyordu…
Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra eski aşkıma kuru bir çiçek gönderdim, nota da “sen çekip giderken ben Yeliz ile birlikte öldüm” yazdım.